İlçe:
Hayvancılık durumu:
KÖYÜMÜZDE SOSYAL YAŞAM
1. ASKER UĞURLAMA
2. BAYRAMLAR
3. CENAZE
4. HIDRELLEZ
5. NAZAR
6. SÜNNET VE KİRVELİK
ASKER UĞURLAMA
Ülkemizin her köşesinde olduğu gibi köyümüzde de asker uğurlama büyük bir coşku ve tatlı bir hüzün ile olmaktadır. Asker olacak genç 1 hafta önceden başlayarak bütün yakınlarını ziyaret ederek askere gideceği günü yakınlarına söyler. Askerin gideceği gün tüm akraba ve yakınlar asker evi eşrafında toplanırlar. Bayraklarla şehir içinde davul zurna ile konvoy oluşturarak bir bakıma elveda turu atarlar. Evde erkekler askerlikle ilgili nasihatte bulunurlar. Birazda askerliklerinden bahsederler. Askerin anne ve varsa kız kardeşleri ise hüzünlü bir şekilde askerin eşyalarını toplarlar. Tabi asker olacak kişi de belli etmese de ailesinden uzun boylu bir ayrılığın hüznünü içine saklar. Asker yolculuğa başlamadan önce yakınlar tarafından harçlıklarını ve güzel dualarını alarak yolculuğa gönderilir. Şu güzel şeyi de eklemek isterim ki; asker otobüse binince baba asker gidince ağlamaya başlar , zaten ana yüreği bunları hiç beklemez anne asker gitmeden ağlar. Askere gidecek ve askerde bulunan tüm delikanlı askerlere Allah'tan hayırlı teskereler dilerim.
BAYRAMLAR VE RAMAZAN AYI
Ramazan ayının bizler için yeri başkadır deriz ya gerçektende öyle. Fakat eskiler derki nerede o eski ramazanlar. Ama gerçektende onlara hak veriyorum. Belki yaşımın genç olmasına rağmen ben dahi eski ramazanlar demeye başladım. Ramazan ayına gireceğimiz zaman insanı bir sevinç kaplar. İnsanda farklı duygular oluşurdu.
Eski Ramazanlar: Ramazan boyunca köylerde ramazan davulcusu tutulup halkı sahura kaldırırdı. Fakat davulcu davul yerine teneke çalardı. Her gittiği kapıda hane sahibine birbirinden güzel maniler söyleyerek bahşişini alırdı. Akşam ezanı okunmadan önce ise herkes evine bir misafir bulmaya çalışır iftarlarını hoş ve neşeli bir şekilde geçirirdi. Komşular ramazan ayı içerisinde birbirlerine davet edilip maddi durumu iyi olmayan ailelere gıda ve para yardımında bulunurdu. İftardan sonra teravih namazı için abdest hazırlıkları yapılır eskinin lüks lambaları yakılarak mahalle arlarında gecenin o güzel sessizliğinde camiye doğru guruplar şeklinde gidilirdi (ya günümüzde?). Camiler dolup taşardı. Ramazan ayının son günüde bitince çocuklarda yeni bir sevinç olur bayram günü babalarını sabırsızlıklar içinde beklemeye başlarlardı. Bazıları da sabahın erken saatinde kalkıp babalarıyla birlikte namazdan gelirdi. Daha sonra büyüklerinin elini öper ve şeker toplamaya çıkarlardı. El öpmek belki sıkıcıydı ama bayram gününde öpülen eller hiç bitmiyordu fakat çocuklar böyle ufak şeylere takılmıyor bayramın kaynaşmanın o güzel sevincini yaşıyorlardı. Çocuklar hangimiz daha fazla şeker toplayacak yarışlarına girerlerdi. Belki çoktandır göremediğiniz ve görüşemediğiniz yakınlarınızla buluşur hasret giderirdiniz. Hasta ziyaretleri yapılır hastaların gönülleri alınırdı, dargınlar barıştırılırdı.
Yemek vakti yaklaşınca büyük bir köyde mahallelerde büyük bir evde yemek yenirdi. Maksat ise mahallede birbirine küskün ve kırgın olan kimselerin birbirleriyle barıştırılmasıydı. İkinci gün ise köyler arası bayramlaşmalar başlar köyler arasındaki yollar insanlarla dolardı. Herkes diğer köylerdeki akraba dost hısım ve büyüklerini ziyaret ederdi.
Günümüzde ise daha sade bir kutlama olmaktadır.Belki ufak tefek suçlarımızı ve de kusurlarımız var fakat insanlar artık toplumlaşmaktan çıkmış kişiselleşmiştir. Belki bu zaman yetersizliğinden belki de imkansızlıklardan olmaktadır.
CENAZE
Cenaze törenleri islami kurallara göre kuralara göre yapılmaktadır. Cenaze haberi alındığı zaman herkes bir görev almak amacı ile cenaze evine koşar. Cenaze sahiplerine teselli olmak isterler. Cenaze yıkanıp kaldırıldıktan sonra herkes cenaze sahiplerine başsağlığına gider. Bir hafta süre ile cenaze evine komşu ve yakınlardan yemek götürülür. Bazı köylerde cenaze kaldırıldığı gün ölenin ruhu için yemek verilir. Köylerimizin genelinde ise et kemikten ayrılır inancı cenazenin 52. günü yemek verilir. Eskiden cenaze hemen kaldırılamaz o gece beklerse sabaha kadar cenazenin başında nöbet tutulurdu. Günümüzde ise genellikle morg kullanılmaktadır.
HIDRELLEZ
6 Mayısta yapılan hıdrellez baharın gelmesiyle kutlanan bir bahar bayramıdır. Hızır ile İlyas'ın buluştukları gün inancı ile köylerde kutlanan bu bayramda eskidenhiç kimse iş yapmaz idi.Ğarağaya köyündeki ziyaret taşının olduğu mevkide toplanan komşu köylüler burda beraberce eğlenirdi. Kırlarda pikniğe gidilir.Gün boyunca eğlenilir. İş yapınca uğursuzluk getireceğine inanılır. Fakat bu inanışın doğruluğu şuan için pek geçerli sayılmaz.
NAZAR
Nazar inancı köyümüzde çok yaygın olmakla beraber bu inancın varlığı da dinimizde belirtilmektedir. Fakat bu inanışı abartmak dinimizce hoş görülmeyen bir davranıştır. Genellikte insanlardan daha çok hayvanların nazara geldiğine inanılır. Arıdan ineğe, insandan arabaya kadar her şeyin nazar alacağına inanılır. Yalnız şunu söylemeliyim ki malımız için tedbir almayıp malımıza zarar geldiğinde nazardan zarar geldiğini düşünürüz. Nazarın varlığı doğrudur fakat düşündüğümüz aptallıktır. Nazarın bir diğer adı da göz değmesidir. Göz değmemesi için Maşallah denmeli. Birisi seni methettiği zaman kıçın kaşınması gerekirmiş, Muska yaptırılması ve kurşun döktürülmesi nazarı götürürmüş. Muska hakkında yorum yapamam ama kıçın kaşınması bana biraz saçma geliyor. Bu yazıyı okuyanlara MAŞALLAH gözlerinize sağlık diyorum.
SÜNNET VE KİRVELİK
Sünnet ve kirvelik günümüzde eskisi gibi değil sade bir şekilde yapılmaktadır.Sünnet düğününün yapılacağı gün oğlanın babası bir koç alarak kirvesini düğüne çağırır. Koçu alan kirve koçun yanına bir koç daha katarak düğüne gelir. Bu koçlar kesilerek düğüne gelen misafire ikram edilir. Sünnet yapıldıktan sonra çocuklar iyileşince kirve döşek kaldırmaya gelir. Yine çocuklar kazasız belasız iyi oldular diye çeşitli hediyelerle kirvelerini ziyaret ederlerdi. Kirveler arasındaki bağ öyle kuvvetliydi ki kirveler kardeş olduklarından kirve çocukları birbirleriyle evlenmezlerdi.
Sünnet artık modern olarak hastanelerimizde yapılmaktadır.
ESKİ İNANIŞLAR
Giden kişi geriye dönsün diye arkasından su dökülür.
Kuşburnu meyvesi çok olursa o yıl kış uzun sürer.
Saçını kesip yere atarsan başka birisi de saçını çiğnerse başın ağrır.
Gece tırnak kesilmez, kesilirse ömür kısalır.
Gece aynaya bakılmaz, bakılırsa uğursuzluk getirir.
Sağ elin içi kaşınırsa para gelir.Sol elin içi kaşınırsa para gider.
Bir çocuk elleri açık doğarsa rızkı açık olur.Kapalı doğarsa cimri olurmuş
Kapı eşiğine oturmak uğursuzluktur.Oturursan rızkın kesilirmiş.
Yerde yatan çocuk üzerinden geçilmez, geçilirse boyu kısa kalırmış.
Yemek yerken kaşığın elden düşmesi başka birisinin aç olduğunu belirtir.
Yolda görülen canlı yılan insana uğur getirirmiş.
Cenazeye gidilirken yeni doğmuş çocuk havaya kaldırılır yoksa çocuk basık olurmuş.
Hıdrellezde iş yapılmaz, yapılırsa uğursuzluk olurmuş.
Gece dışarı sıcak su dökülürse yada tuvalet yapılırsa periler yanarmış.
İnsanın üstünde dikiş yapılmaz, dikilirse kısmeti bağlanırmış.
İki bayram arasında düğün yapılmaz yapılırsa gelin ölürmüş.
Kulağın çınlaması hakkında bir yerde konuşulmasına delaletmiş.
Yeni yılın(Eski Hesap) ilk gününde gezmeye gidilmezmiş uğursuzluk getirirmiş.
Arefe günü banyo yapılırsa insanın boyu uzarmış.
Ekmeğin yanık yerleri yenilirse hiç bir şeyden korkulmazmış.
Yere düşen bardağın kırılması iyi habere kırılmaması kötü habere delalettir.
AİLE HEKİMLİĞİ
Burada doğru yada yanlış olan fakat hayatımızda bir yeri olan aile hekimliği bilgileri bulunmaktadır. Bu bilgilerin bir çoğu pozitif etki göstermekle beraber bazıları da yapılmamalıdır.
ÇOCUK DOĞUMU İLE İLGİLİ GELENEKLER
Eskiden günümüzdeki modern hastane kavramı olmadığı için doğumu köy ebeleri yapardı. Yenidünyaya gelen çocuk inançlı olsun diye hemen kulağına ezan okunur.Ilık su ile yıkandıktan sonra kundaklanır. Kundaklama işi eskiden höllük denilen toprakla yapılırdı.Yeni doğan çocuklar 40 gün boyunca kırklı sayılır ve bu süre içerisinde çocuğa çeşitli adetler uygulanırdı.Kırklı çocuğu olan eve et getirilme getirilirse çocuk basık olur. Eğer et getirilirse et kırklı çocuğun ayakları altında çiğnenirdi. Cenaze ve düğün olduğu zaman çocuğun basık olmaması için çocuğun yüksekçe bir yerde bulunması lazım.Kırklı çocuğun olduğu eve yeni elbise getirilmezdi. Yeni doğan bir çocuk yalnız annesiyle birlikte bırakılmaz, bırakılırsa kabus basar, bundan kurtulmak için çocuğun baş ucunda bir Kuran-ı Kerim bulunur ve sürekli lamba yanar. Yine kırklı çocuğu al basmasın diye Çocuk ve annesinin etrafı örme kıl iple çevrilerek ipin uçları sıkıca bağlanır. Çocuğun yanına bir çuvaldız, kundağına bir iğne sokulur ki al karısı gelince bu iğneye batsın, iğneye batan al karısı bir daha gözden kayıp olmazmış inancı vardır. Yeni doğan çocuğa yedisinde helva yapılarak komşulara dağıtılır. Kırkında da kırk taş sayılarak suya atıp yıkanarak çocuğun kırkı çıkarılır.Çocuğun dişleri çıktığı zaman diş hediyi yapılarak dağıtılır.